29. Gün. Sugano Sensei: Japonya değişti
Sensei aramızdan 7 yıl önce bugün ayrıldı, bu sohbeti kayda geçireli ise 10 yıl oldu. İlk başta bu kayıtla ne yapacağımı bilemiyordum. Gerçi o zamanlar önemli olduğunun bilincindeydim. Avrupa’ya giderken Sensei’ye eşlik ediyor, bu deneyimin mümkün olduğu kadar çok kısmını kayda geçirmeye uğraşıyordum. Bir taksiyle havaalanına doğru giderken birden konuşmaya başladı. O konuşurken ben de bu sohbetin her bir sözcüğünü yazdım. Ağzından çıkanları yazdığımı gördü ve sonrasında da aşağıdaki konuların bazılarını doğru yakalayıp yakalamadığımı kendisine sordum.
Burada kayda geçirdiğim açıklamaların tartışmalı niteliğinden ötürü bu sohbeti uzun yıllar hiç kimseye göstermeden sakladım. Yalnızca Afganistan’da, öleceğimden kesin emin olduğum bir zaman herkese açık olarak yayınladım. Ölümden kıl payı kurtuldum ve bunu Facebook’ta paylaştığım sabah, ölümümden sonra okunacak bir yazı olacağını umarak öleceğimden korkuyordum. Ama ölmeyince… bu konuda sel gibi akan bir öfkeyle karşılandım. Sanırım yine öyle olacak.
Bu yazının herkese açık bir kayıt olmasının zamanı geldi. Bu Sensei’nin Hombu Dojo ve Aikido ile ilgili o andaki, o zamandaki hislerinin bir kaydı. Bir hafta sonra da aynı şeyleri hissediyor muydu, hiçbir fikrim yok ancak o anda ağzından çıkanlar tam da bu sözcüklerdi. Belki günü kötü geçmişti. Ama… Sözlerini kayda geçirdiğimi gördü ve söylediği her şeyi benim kayda geçirebileceğim bir zaman ve tempoyla söyledi. Bunun sonraki kuşaklara aktarılmasını istediğine inanıyorum.
Şunu açıkça söylemeliyim ki, o zaman olduğu gibi bugün de Sensei’nin hislerine katılmıyorum. Ancak doğru ve haklı olan şey, bu sözlerin hatırlanması, kaybolmaması.
Dürüstlüğümüzü ve niyetimizi mindere taşırız. Hombu bunu yapmıyorsa, Hombu veya herhangi bir organizasyon mirasla, parayla, prestijle ilgileniyorsa, Sensei’nin burada yaptığı gibi ilişkimizi sorgulamamız gerekir. Dünya değişti. Sugano Sensei, Yamada Sensei, Chiba Sensei, Tamura Sensei, Kanai Sensei, Tohei Sensei ve diğerleri ömürlerini Aikido’yu Japonya dışındaki dünyaya aktarmaya adadılar. Sugano Sensei ve Yamada Sensei öğrencilerini Aikido’yu ileriye taşıyacak olan Şihanlar (Shihan) olarak gördüler. Bugün tüm belirtiler gösteriyor ki, Hombu ve mevcut Doşu (Doshu) ve Waka Sensei aracılığıyla O’Sensei’nin öğretisine yaşayan, güçlü bir bağlantımız var. Bu nedenle Hombu ile bağlantımızı sürdürmeliyiz ancak Sensei’nin dediklerini de yapmalıyız: Öğretmenlerimizin bize öğrettiklerini çalışmalı ve bunu aktarmalıyız. Bizler de O’Sensei’nin geleneğinde kendi mirasına sahip kişiler haline geldik. Hombu’ya bağlıysak, bu onun öğretisine, onun fikirlerine olan sadakatimizden ve birlik, beraberliğimizden kaynaklanmalı. Ve Sensei’nin Ahlak Kurallarında dediği gibi: Ortada Bir Yükümlülük ve Taahhüt var. Saygı hem üste, hem asta doğrudur.
Bu sohbet ne olursa olsun, Sugano Sensei’yi oluşturan gizemin üzerine bir ışık düşürüyor. Burada Hombu ile ilgili her şeyi sorguladı. Yine de son anına kadar sadık kaldı. Bir gizem bu. Bunu anladığımı iddia edemem. Yalnızca minnettarım.
Teşekkürler Sensei.
Saygılarımla,
Brian Ericksen
Heaven and Earth Aikido
2007 Global Inner Aikido Semineri. (Belçika’daki Inner Aikido semineri için Sugano Sensei’ye havaalanına kadar eşlik ederkenki görüşme.)
Sugano Sensei – “Aikido artık Japonya’da ticaret halini aldı. Hombu yalnızca bir işletme. Bütün mesele, sınav için okulların Hombu’ya katılmalarından ibaret. Sınav para konusunun ortaya çıktığı yer. Doshu bir usta değil ve usta olamaz. O Aikido öğreten bir iş adamı.”
Brian Ericksen – “Neden? (Doşunun Aikido’sunun) gösterilerini gördüm ve göze canlı ve güçlü görünüyor. Belki de mükemmel bir Aikido Sensei’si değil ama net bir şekilde güçlü Aikido gibi görünüyor.”
Sugano Sensei – “Aile işi bu. Doşunun Aikido’yu sevdiğini kim bilebilir? Bunu yapması gerektiği söylendi ona, o da yapıyor. Yalnızca iş bu.”
Brian Ericksen – “Japonya ile güçlü bir bağımız olmazsa Japonya dışındaki bizler nasıl hayatta kalır ve devam edebiliriz ki? Bu bir Japon sanatı olduğundan bir şekilde bir bağlantı olmalı, yoksa ortalıkta eteklerle dans eden bir avuç beyaz adam olur çıkarız.”
Sugano Sensei – “Organizasyon olarak Japonya’ya bağlı olmalısınız. Bir şeyler öğrenebilirsiniz ancak bağımsız olmalısınız. Eğitimi aldınız ve kendi yolunuzu çizmelisiniz. Kılıca, çiçek düzenlemeye ve çaya bak; bunların yerel organizasyonları var.
Japonya’daki her şey değişti. İyi bir şeyler yapmak istiyorsanız, burada bir şeyler yapın. Herkesin yapabilmesini sağlamak için Aikido’dan felsefeyi çıkardılar. Hombu’nun bir ruhu yok.”
Brian Ericksen – “Hombu’ya eleştiriniz buysa, siz de New York’tasınız. İnsanlar aynısını Yamada Sensei için de söylüyorlar. O insanlar neye isterlerse ona inansınlar istiyor ve onlara felsefe veya ruhsal fikir konusunda bastırmıyor. Her şeyi öğrencinin eline bırakıyor. Hombu’yu ruhunu yitirdiği için eleştiriyorsunuz ancak pek çok farklı Aikido stiliyle çelişmeyen, rengi kokusu olmayan bir Aikido stilini öğretmek yanlışsa eğer, o zaman bazıları da Yamada Sensei’nin Aikido’sunu aynı sebepten ötürü eleştiriyorlar.”
Sessizce oturdu, hiçbir şey demedi. Ben devam ettim.
“O zaman neden New York’tasınız? New York’ta başka yerlerde öğrettiğiniz gibi öğretmiyorsunuz. New York’ta silah öğretmiyor veya Aikido felsefesinin daha derinlikli yönlerini açık açık tartışmıyorsunuz. Yalnızca beden sanatlarına vurgu yaparak eğitimi Yamada Sensei’nin Aikido’suna yakın tutuyorsunuz. Öğrenmek için dojo dışındaki seminerlere gitmek zorunda kalmamızın nedeni bu. NY’ta öğrettikleriniz Yamada Sensei’ye yaklaşmak için değişiyor. Neden burada kalıyorsunuz?”
Sessizce oturmaya devam etti, önce başını öne eğdi. Sonunda şunları söyledi:
“Burada kalıyorum, çünkü NY’u seviyorum. Yamada’yı seviyorum. O benim dostum.”
Brian Ericksen – “Ama durum böyleyse ve Aikido’nuzdan ödün veriyorsanız, neden Hombu’yu eleştiriyorsunuz? Aikido’yu tüm dünyada sürdürmek için ödünler vermek zorundalar. Bu, yaptıkları şeyin güçlü olmadığı anlamına gelmiyor.”
Sugano Sensei – “Bu, Aikido’nun felsefesine uygun olmadığı anlamına geliyor. Hayat her zaman tam olarak insanın istediği gibi olmaz. Bir şeyleri elde etmek için çoğu zaman bir şeylere boş vermemiz gerekir. Ancak Hombu’da olan bu değildi. Eğitmenler genç, belki de dışarıdaki öğrenciler kadar çok çalışmıyorlar. Başkalarına öğretecek neleri var ellerinde?
Japonya da değişti. Her şey ticaret. Hombu yalnızca bir işletme. Japonya’ya gidiyorum, artık oradaki kıdemli eğitmenler dahi O’Sensei ile uzun zaman geçirmeyenler.
Japonya’nın saygısı yalnızca içeride. Dışarıdan olanlara veya karşılıklı alışverişe saygı yok. Bir ilişki sürecekse, ilişkide bir alışveriş olmalı.”
(Havaalanında. Sugano, protezi olmasına rağmen uzun yürüyüş boyunca kolayca hareket ediyor. Ağır valizini kolaylıkla kaldırıyor, almak istememe rağmen kendisi taşıyor.)
Brian Ericksen – “Sensei, kaç yaşındasınız?”
Sugano Sensei – “68”.
Brian Ericksen – “Sensei, bu, içeri girmek için dojonun kenarından tırmandığınızda 55’in üzerindeydiniz demek. İkinci kata kadar o dümdüz duvara tırmandınız. Bir keresinde de sizi kışın bir kar fırtınasında görmüştüm.”
Sugano Sensei – “Evet. Bacağımı kaybedene kadar bunu yaptım.”
Brian Ericksen – “Şimdi kendinizi nasıl hissediyorsunuz?”
Sugano Sensei – “20’sindeymişim gibi hissediyorum! (Gülüyor.) Bacağımı kaybetmek… iyi olmadı ama bu iyi şeylere de yol açtı. Hayatı daha ilgi çekici kıldı. Hayat kimi zaman bir serüven.”
(Sugano Sensei bir ayaküstü kahve dükkânına giriyor ve kahve siparişi veriyor.)
Brian Ericksen – “Siz kahve mi içiyorsunuz???”
Sugano Sensei – “Evet. Kafeinsiz.”
Brian Ericksen – “Sensei, sizi tanıdığım yıllar boyunca sizi hiç, ama hiç kahve içerken görmedim. Hem de hiç. (Sensei’nin hatırladığım parlak dişlerinin daha koyu olduğunu fark ediyorum.) Artık kahve içmeye mi başladınız?”
Sugano Sensei – “Evet. Değişim iyidir. Değişim olmazsa, insan nasıl büyüsün, öğrensin? Hayatta olduğunu nasıl bileceksin?”
Brian Ericksen – “Hombu dojodan söz ederken demek istediğinizin bir kısmı bu muydu?”
Sugano Sensei – “Kendi organizasyonunuzu kurun. Kendi sisteminizi yapın. Size öğrettiklerimizi çalışın ama kendi malınız haline getirin. Onu canlı ve büyür halde tutun.”